İSLÂM'dan SAYFALAR
İSLÂM'ın GERÇEKLERİNİ ARAYIŞ

GİRİŞ


 KUR’AN’I  KERÎM
 
Çocuklarım!.. Çocuklar!.. Gençler!..
Bu çalışmamın amacı, geleneksel dinî anlayışlara karşı; rasyonel düşünceye önem veren, Kur’an eksenli bakış açılarını öne çıkarmaktır. Zira  bugünkü İslam, Kur’an'dan tamamen uzaklaşmış,  salt hurafelerden, batıl inançlardan, gelenekten oluşturulmuştur.

Rabbimiz; sahibimiz adına söylenen her söz, O’nun adına yapılan her iş, Allah elçisi ve peygamberi olan Muhammed’e dayandırılan her söz yâni hadis,  ona dayandırılan her davranış yâni sünnet elbette çok önemlidir. Çünkü bunlar dini yorumlayan unsurlardır. Ancak, bunların uydurulması, doğrusunun yanlış aktarılması, yanlış algılanması, yanlış yapılması dini de yanlışa sevk eder. Dolayısıyla din, Rabbimiz Allah’ın dini olmaktan çıkıp uydurulan din haline gelir. İşte bugünkü din, böyle bir dindir.
 
Muhatabım, bütün insanlar değil, sadece siz çocuklarım,  çocuklar, gençlersiniz. Çünkü, bugünkü din, bugün düzeltilemez, Çünkü, bugünkü insan, yanlış geleneklerinden bugün kurtulamaz, Çünkü, 15 asırdan beri yerleşmiş yanlışlar beyinlerden bugün çıkarılamaz. Bu nedenlerle İslâm dinini, Muhammed Peygamberin, Rabbimiz Allah’tan alıp, yaşadığı, zamanındaki insanlara tebliğ ettiği saflığa indirgemek ancak sizin saflığınızla mümkündür. Çünkü, yanlışlar henüz beyinlerinize yerleşmemiştir.
 
Yine her zaman olduğu gibi bugün de atalar, gelenekler, hurafeler dini, çocukların beyinlerine kazıyarak yerleştirme faaliyetleri devam etmektedir. Ancak bugün bu faaliyet elemanları zorlanmaya başlamıştır. Geçmiş asırlardaki gibi çocukları kolayca ikna edememektedirler. Çünkü, çocuklar artık sorgulamaya ve o faaliyet elemanlarının, ilim dışı, mantık dışı, masalsal söylemlerini kabul etmemeye başlamışlardır. Çünkü artık DİN ile İLMİN birbirlerini tamamlayan unsurlar olduğu anlaşılmaya başlanmıştır. İlim ilerledikçe ve bunun paralelinde din saflaştıkça bu birliktelik daha da kenetlenecektir. Sorgulayan çocuklar, sorularının cevabını ilimde arayacaklar, buldukları cevabı Kur’an aracılığı ile dine entegre çalışmaları ile de Muhammed Peygamberin tebliğ ettiği saf dine ulaşacaklardır. Allah’ın İzni ile tabi…
 
Çocuklarım!.. Çocuklar!.. Gençler!..
Öncelikle yapacağınız iş, Arapça bilenler kendileri Türkçeye çevirerek, bilmeyenleriniz de mevcut  çeşitli meallerden Kur’an’ı incelemek ve ALLAH mefhumunu zihninizde çözerek zihnine yerleştirmektir. Gerisi kolayca gelecektir. Çünkü vâkıf olacağınız Rabbimiz Allah’ın yüceliğine karşı, yine O‘nun tabiriyle, huşû; saygı duyacak, edindiğiniz gerçek bilginiz sonucu O’na karşı oluşacak sonsuz saygınız ile tüyleriniz ürperecektir.
 
Yine vâkıf olacağınız Yüce Allah’ın hususiyetleri, sıfatları sizi, gerek Kur’an ayetleri, gerek tabiatın ayetleri / kanunları ve gerekse insanın ve her canlının yaratılışı ve bedenlerinin çalışması hakkında araştırmaya sevk edecek ve dolayısıyla bugünkü atalar dininin ezberci zihniyetinin esiri olmaktan kurtulacaksınız.
 
Rabbimiz Allah, Kur’an’da kendi özelliklerini, bizleri, tabiatı ve gerekli gördüğü herşeyi teferruatlı bir şekilde anlatır. Ancak insanlar, bugüne kadar Rabbimiz Allah’ın Kur’an’da ne dediği, ne demek istediği yönünde hiç ilgilenmemişlerdir. Kur’an’ın Arapça okunuşunu öğrenmekle Kur’an‘ın öğrenildiği zihinlere yerleştirilmiştir. Hatta, Kur’an’ı herkesin anlayamayacağı ve de onun abdestsiz okunamayacağı, hatta Kur’an’ın içerdiği Mushaf adındaki kitaba bile abdestsiz dokunulamayacağı yolundaki çok yanlış telkinlerle Mushaflar sadece Ramazanlardan hatim dedikleri Kur’an’ı Arapça baştan sona okumak veya Cuma akşamları Yâsin suresini Arapça olarak, anlamını bilmeden okumak için deriler ve sair örtülerle örtülerek asıldığı duvardan veya raflardan indirilmekte böylece de Kur’an okunduğu sanılmaktadır. Bu tam on beş asır devam etmiştir.
 
Peki insanlar Kur’an okumuyorsa dini nasıl öğreniyorlar? İşte bütün sorun burada kilitleniyor. Kur’an’ı o anlayamayacaksa din adamları anlar tabi... O halde, en güzeli onlara sormak. Kim onlar? En yakını anne-baba ki, - onlar da zamanında sorarak öğrendiklerini zannetmektedirler- sonra mahalle camiinin imamı, sonra müftüler, şeyhler, evliyalar… İşte din bu şekilde, bilen veya bilmeyen, samimi olan veya olmayan her türlü insanın ağzından çıkan sözlere göre şekillenmiştir.
 
Ancak bugün insanlar, özellikle çocuklar yavaş yavaş beş duyu algılamaları dışındaki ve gayb adı verilen hususları ve henüz ilimle özdeşleştiremedikleri söylemleri kabul etmemeye başlamışlardır. Ancak ilmin, iletişim araçlarının hızla geliştiği çağımızda Kur’an’ın, tabiatın ve insanın içine düşüncel bir zihniyetle girildiğinde yukarıda da belirttiğim gibi ALLAH ismi verilen varlığın ihtişamı sizi hayrete düşürecektir. Oysa geçmiş asırlarda atalarca, ALLAH hakkında soru sorulması dahi yasaklanmıştı.
 
Bugün ilim, özellikle Fizik ilmi, kâinatın yâni evrenin, 14 milyar yıl önce bir patlama (Bigbang) ile meydana geldiğini ve o andan sonraki gelişmeleri diğer bütün ilimler ile birlikte takip etmektedir. Dolayısıyla evren bilgileri artık gayb hükmünde değildir. Sadece  patlamanın ilk saniyelerine ve ondan evvele ilim henüz ulaşamamıştır.
 
Ulaşılamayan bu bilgiler ulaşılamaz özelliğinde değildir. Esasen hiçbir bilgi artık ulaşılamaz özelliğini  taşımaz. Bu bilgilere kıyamete kadarki zamanda mutlaka ulaşılacaktır. Çünkü Ayet-el Kürsi olarak ünlenen ve Yüce Allah’ın kendisini tanımladığı Bakara Suresinin 2/255.ayetine göre insanlar, Allah’ın izin verdiği ölçüde ilim sahibi olabileceklerdir. O’nun sonsuz ilmini, sadece beş duyuya sahip insan nasıl kavrayabilir ki... Bu nedenle de Rabbimiz Allah, ilmini fasılalarla bildirmektedir. Aynı şekilde Kur’an’ı da peygamberin ve sahabenin; dini Muhammed’den öğrenenin tam kavrayabilmesi için 23 yıl gibi bir zamanda fasılalarla Muhammed’in kalbine indirdiği gibi…
 
O Allah ki, yok O'ndan başka ilâh; koruyucu... Sürekli diri, sürekli hareket halinde olup varlıkların dayanağı olan gücün kaynağıdır O... O’nda, ne kendinden geçme, ne de uyku yoktur… Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur. O’nun izni olmadan katında kim şefaat; aracılık edebilir?!.. O, insanların önlerinde ve arkalarında olanları / geçmiş ve geleceklerini bilir. Onlar ise O'nun ilminden, O'nun dilediğinden başkasını kavrayamazlar. O'nun kürsüsü; hükümranlığı gökleri ve yeri kapsar. Kürsünün korunması / idaresi O’na hiç de zor gelmez. Çünkü O, yüceler yücesidir." (Bakara, 2/255)
 
Evet çocuklarım!.., Çocuklar!.. Gençler!..
İnsanlık, din adına icat edilen UYDURMALARDAN ve PUTLAŞTIRMALARDAN uzak kaldığı ölçüde özgürleşecek, böylece dünyada ve ahirette mutlu olacaktır.
 
"PUT“ nedir?
Kur’an, sure adı verilen bölümlerden oluşmaktadır ve bu bölümler MUSHAF adı verilen bir kitapta toplanmıştır. Mushaf, Fâtiha isimli sure ile başlamaktadır. Bu sure, Rabbimiz Allah’a övgülerle başlar ve O’ndan isteklerimizle, yakarışlarımızla, dualarımızla biter. Bu duanın yâni Fatiha’nın, dolayısıyla Kur’an’ın özü şudur:
Rabbimiz Allah, tüm isteklerimizi yalnız Kendisinden istememizi, çünkü isteklerimizi sadece ve sadece Kendisinin yerine getirebileceğini, Kendisi dışındakilerin buna güçleri olmadığını, zira onların da bizim gibi Kendisi tarafından yaratılmış olduğunu ve en önemlisi de, onlardan istekte bulunmamızın, onları Kendisine eş-ortak ilah kabul ettiğimiz anlamına geldiğini ve bunun da Kendisi aleyhine affedilmez bir suç olduğunu bildirmektedir.
 
İşte bu ana suç, Rabbimiz Allah’ın Fâtiha’daki ve Kur’an’daki ısrarlarına rağmen insanlarca malesef işlenmektedir. Bir insanın birşeyden veya birinden, veya bazı insanların toplu olarak birşeyden veya birinden defalarca istekte bulunmaları o şeyi, veya o insanı PUTlaştırmış olduğu anlamına gelir ve o şey veya insan da PUT olmuş olur.
 
"DİN“  nedir?
Din, bir hayat tarzıdır, dolayısıyla dünyada sayılamayacak kadar din vardır. Bugün insanların çoğu bunların üç tanesini benimsemişler ve onlara semavi din adını koymuşlardır. Bu dinlerin kaynağı, yaratıcı olarak kabul edilen Allah’ın, insanlara öğüt vermek, hatırlatmak için peygamberler aracılığı ile gönderdiği ilahi kitaplardır.
 
İçinde yaşadığımız Türkiye Cumhuriyeti Devleti yurttaşlarının çoğu bu semavi dinlerden İslam’ı seçmiştir. Daha doğrusu, ataları tarafından seçtirilmiştir. Sizin de araştırarak göreceğiniz gibi İslam, Allah tarafından son olarak gönderilen ve Kur’an olarak isimlendirdiği kitabında İslam’ı din olarak seçtiğini bildirmiştir. Ayrıca diğer semavi dinlerin de aslında İslam olduğunu, Hristiyan ve Yahudi isimlerinin insanlar tarafından verildiğini bildirmiştir.
 
Kur’an, Allah’ın son olarak gönderdiği kitaptır ve bundan sonra da başka bir kitap ve dolayısıyla başka bir peygamber gönderilmeyecektir.
 
Anlaşılacağı üzere İslam, Rabbimiz; yaratıcımız Allah’ın Kur’an’da bildirdiği çizgilerde yaşamaktır.
Bu çizgilerin bileşkesi;  iman-inançtır/ güvendir, yardımdır, sevgi-saygıdır, kısacası BARIŞtır…
İman; Rabbimiz Allah’a, âhiret gününe / ölümden sonraki hayata, meleklerine, elçilerine, kitaplarına inanmaktır, güvenmektir.
 
Kur’an EVRENSEL DEĞERLERİ temsil eder, Evrensel değerler de, Rabbimiz Allah’ı dikkate alarak işin sonunu düşünmeyi ifade eder…
 
Çocuklarım!.. Çocuklar!.. Gençler!..
Hiç şöyle düşündünüz mü?
"Biz kimiz?.. Bizi kim, nasıl ve niçin yarattı?.."
 
Bu sorulara herkesin cevabı farklı olacaktır. Çünkü kaynaklarınız diğer insanlardır ve her insanın da bilgisi farklıdır. Ama ben size bir kaynak öneriyorum ki, bu kaynak bütün kaynakların ana kaynağıdır ve içeriği de hiç değişmez.
 
İşte o kaynak; 'KUR'AN'' dırVe muhtevası tamamen Rabbimiz ALLAH'ın sözleridir.
 
ALLAH ve KUR'AN... İşte, bu iki ismin gerçek muhtevasını bilmeyen, bilmeden ölen zaten yaşamamıştır...
Ey İnananlar!.. Allah'a, hakka; gerçeğe karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa öyle sakının. Ve sakın müslüman/ Allah'a teslim olmadan ölmeyin!.." (3/102)
 
Oturup pencereden ufka bir bakın... Gördüklerinizi ve gözünüzün kapasitesi dışında kalan ancak bilimsel olarak mevcut olduğu bilinen göremediklerinizi, derin derin bir düşünün.
Ayrıca insanın kendisini, bedeninin işleyişini…
Bütün bunlar nasıl, neden, niçin?...
"Göklerin ve yerin mülkü / hükümranlığı, idaresi Allah'ındır. Ve Allah her şeye gücü yetendir." (3/189)
"Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde, aklını işletenler için elbette âyetler / deliller vardır." (3/190)
"Onlar; aklını işletenler ayaktayken, otururken, yan üstü yatarken / yâni her an Allah'ı anarlar ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler, ve şöyle derler: "Ey Rabbimiz!.. Sen, bunları boşuna yaratmadın. Sen, Sübhan‘sın; kusurdan uzaksın, bizi ateş azabından koru.”(3/191)
 
Evet çocuklar... BOŞUNA YARATILMADIK...
Peki, niçin yaratıldık?..
"Ben, cinleri ve insanları bana kulluk;  hizmet/ ibadet etmeleri için yarattım."(51/56)
 
ALLAH'A KULLUK;  HİZMET/  İBADET...
Anlaşıldı değil mi?..
Yaratılışımızın yegane sebebi Allah'a kulluk; hizmet/ İbadet etmek...
Kendimize değil.... Başka insanlara değil... Sadece ve sadece Allah'a…
 
Peki bu kulluk; hizmet/ ibadet işlevi nasıl olacak?
Bunu öğrenmek insanın en basit işidir. Sadece Kur'an okumak... Çünkü o, baştan sona sadece Rabbimiz Allah'ın sözüdür. İsteklerini insanın iyiliği için defalarca, küçük-büyük örneklerle, hiç üşenmeden, apaçık, ayrıntılarıyla bildirmektedir. Her insan kendi kapasitesine göre ondan bilgi alır ve aldığı bilgiye göre de iş yapar. Yaptığı iş de onu dünyada ve ahirette / ölümden sonraki hayatında mutluluğa kavuşturur. Aksi halde sonuç hüsrandır, zarar-ziyandır…
 
Kur'an'ı ilk okumalarda biraz zorlansak da, okumalara devam ettikçe Allah kalbimizi Kur'an'a açar. Kur'an'ı okumaya devam ettikçe MUTLAK GERÇEĞE yani ALLAH'a ulaşırız.
 
Nedir o gerçek?.. O büyük gerçek:
O gerçek; ezelden gelip ebediyete giden sonsuz  âlemlerin, herşeyin başlangıcını, sonunu ve esaslarını belirleyen ve Allah ismi ile betimlenen gerçektir. Gerçekten var olan ve hiçbir güç tarafından yaratılmayan, doğurulmayan ve doğurmayan, artmayan ve eksilmeyen,  bilgisinin, gücünün ve insan algısı ile algılanabilen ve algılanamayan tüm özelliklerde bir eşi ve benzeri daha olmayan, kendi içindeki hiçbir şeye ihtiyaç duymayan, sürekli hareket halinde bir diri, değişen ama asla yok olmayan ALLAH…
 
Allah, mekânla sınırlı değildir” ve “Allah, insanın kalbindedir” diyen insan, bazen de Allah’ı yedi kat göğün üstüne atar, insandan olan peygamberi de O’na ortak ederek oraya çıkarır. Bazen de kalbindeki Allah’la doğrudan muhatap olamayıp araya başka ilahlar, yardımcılar, şefaatçılar, evliya, yâni Allah'a ortaklar-eşler ortaya koyar.
 
Kur’an akıl sahiplerinin Allah’ı sahiplenmesini istemesine rağmen ne gariptir ki akıl sahipleri, bu bilgiyi görmek istemiyor. Bu garipliği doğuran sebeplerden biri halkın yaşam telaşı içinde bilgiyi arayacak zaman bulamaması, diğeri de halkın bu bilgisizliğinin din adamları tarafından bilerek veya bilmeyerek kötüye kullanılmasıdır.
 
Bugün biri haham, biri papaz, biri imam Türkçe konuşan üç din adamı televizyonda açık oturuma katılıyorlar, üçü de Allah diyerek söze başlıyorlar ve sonunda her biri kendi Alllah’larını alarak çekip gidiyorlar.
 
İsa’nın, Musa’nın ve Muhammed’in büyükbabamız dedikleri İbrahim’in doğal dini, iki şeyi bilmek ve ona göre davranmaktır. Bunlardan biri;
Allah’ın varlığını, birliğini ve gerçekliğini bilmek, diğeri ise;
Öldükten sonra gelecek bir zaman içinde, Kıyamet günü, tıpkı bugünkü gibi yeniden maddi olarak dirilip çok uzun bir zamana / gökler ve yer durdukça yaşayacağımızı bilmektir.
 
Herne kadar birçok din adamı ahiret hayatını sonsuz zaman olarak belirtmekte iseler de bu çok yanlıştır. Çünkü sonsuz hayat sadece Allah’a mahsustur. Ama insanın ahiret hayatı cennette veya cehennemde olsun çok uzundur. Kur’an’da bunu belirleyen kelime ‚halidîne‘ olup anlamı ‚çok uzun zaman’dır. Sonsuz zaman kelimesi, Türkçeye de aynen giren ‚ebedi‘ kelimesidir. Nasıl ki dünya hayatı göklerin ve yerin yıkılması ile bitiyorsa ahiret hayatı da göklerin ve yerin yıkılması ile bitecektir. O zaman da insan başka bir evrende yeniden yaratılacaktır. Çünkü bizim bildiğimiz madde Allah’ın başka yaratışlarından oluşturduğudur ve Allah’ın yeni şekilleri ile sonsuzdur. Sadece Allah ona yeni şekiller vermektedir. Bu da Allah’ın yaratışının hiçlikten yaratma değil, mevcuda şekil vermekle yaratma olduğu gerçeğini göstermektedir.
 
Hepsi bir yana işte Kuran önümüzde okunmayı bekliyor.. Bakın bakalım kendi benliğinizin öğretilmiş yalanlarından başka bir yalan bulabilecek misiniz?!.
 
Süleyman Peygamber Kuran’da şöyle diyor; Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi / akıl verildi ve bize her şeyden bir ilim verildi. Doğrusu bu bir lütuftur.” (27/16)
 
Dikkat edin “bana” değil, Muhammed’i de dahil ederek “bize” diyor. Sonra kendinize sorun, bu ayetteki kuş hangi kuştur? Bilmiyorsanız firavunlar ülkesi Mısır’a bakın, kuş kafalı Horus’un taştan heykellerine bakın, Kaf dağını aşan Zümrüd-ü Anka kuşunu hatırlayın. Bu taştan kuşların AKIL olduğunu göreceksiniz.
 
Muhammed son Peygamberdir. Kur’an da ilahi kitapların sonuncusudur. Bu demektir ki, hükmü kıyamete kadardır. Bu nedenle vahyedildiği tarihteki, bugün ve bundan sonraki yıllardaki, asırlar sonrasındaki insana farkettirdiği anlayışlar, görüşler elbette farklı olacaktır. Bu anlayışlar insanın eriştiği ilim düzeyi ile orantılı olarak değişmekte, gelişmektedir.
 
Demek istiyorum ki Kur’an, papağan gibi atalardan duyulanı esas almadan önce akıl ve bilim esas alınarak okunmalıdır.
 
15 asırdan beri binlerce insan, âlim Kur'an hakkında, İslâm hakkında binlerce sözler söylemişler, dolayısıyle de İslâm'ı binlerce parçaya bölmüşlerdir. Bu nedenle ilk önce hiçbirine aldırmayın. Sadece ve sadece Kur'an'a bakın. Ondaki açık ve kesin hükümler dahi yeterlidir. Hiç eğitim almamış kişi için dahi yeterlidir. Ancak, anlamını defalarca okuyarak alınan bilgi kapasitesi, takvamızı, erdemimizi yani Allah’a, insanlara ve çevreye karşı duyarlılığımızı ve dolayısıyle ahiret yaşamı boyutumuzu, derecemizi artırır.
 
Kur'an'ın insana vereceği bilginin sonu yoktur. İnsanlar kıyamete kadar onu araştırmaya ve anlamaya çalışmaya devam edeceklerdir.
 
Andolsun Biz Kur'an'ı öğüt için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp düşünen mi var?!. (54/32)
Andolsun, onların; peygamberlerin kıssalarında/ Kur'an'da yazılı olaylarda temiz akıl sahipleri için ibretler vardır. Bu, Kur'an düzüp uydurulacak bir söz değildir, ancak kendinden öncekilerin doğrulayıcısı, herşeyin çeşitli biçimlerde açıklaması ve iman edecek, inanacak bir toplum için bir hidayet; rehber ve rahmettir. (12/111)
 
Bu ayetlerde ve daha bunlara benzer pek çok ayette Kuran'ın vahyediliş amacının; insanları düşünmeye yöneltmek, onlara kendilerini yaratan ve yaşatan Allah'ı tanıtmak, onlara "kılavuz" olup yol göstermek olduğu vurgulanır. Ayrıca Allah Kuran'da ayetler üzerinde derin derin düşünülmesini de özellikle vurgulamıştır:
"Kur'an'ı, iyice okuyup düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başka birinin katından gelseydi, elbetteki onun içinde birçok ihtilaf bulacaklardı." (4/82)
 
Kur‘an ayetleri, gereği gibi okunup öğrenilmediği ve başka insanlardan alınan bilginin Kur’an süzgecinden geçirilmeden kabul edildiği takdirde hurafelerin dine girmesi kaçınılmaz olur ve böyle de olmuştur.
 
Kuşkusuz Kur‘an'ın öğrenilmesinin ardından da uygulanması gelir. Kimileri Kur‘an'ı yalnızca okumakla yetinir, böylece üstüne düşen görevi yerine getirdiğini sanır. Halbuki Kur'an okumak başlıbaşına ibadet olsa bile, Kur'an'da asıl istenilen, okunanları uygulamak, yaşam tarzı olarak günlük hayata geçirmektir. Çünkü Allah, kendisine kulluk; hizmet/ ibadet etmek isteyenler için bir rehber olarak Kuran'ı indirmiştir:
Bu Kur'an, Ayetlerini, iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana vahyettiğimiz mübarek, kutlu bir kitaptır. (38/ 29)
 
Kur‘an dünyada ve ahirette insanın kurtuluşu için gerekli tüm bilgileri içerir. Rabbimiz Allah'ın emirlerini bildirir, O'nun hoşnut olacağı ahlakı, ceza ve ödül ile karşılık görecek tavırları, ahiret ve dünya hayatı ile ilgili tüm gerçekleri, karşılaşılabilecek her türlü insan karakterini, Allah korkusunu, Allah sevgisini ve kısacası ihtiyaç duyduğumuz herşeyi Kur'an'dan öğreniriz.
 
Dolayısıyla Kur’an, alemler/ varlıklar ile insanın ayrılmaz birlikteliğinin esaslarıdır; Allah’ın sünnetleridir / Sünnetullah’tır çocuklarım…
 
Size daha uzun uzun öğütler vermeyi düşünüyordum. Ancak "İlahi Manifesto" benim size verebileceğim öğütleri çok güzel karşılıyor. Buyrun okuyun...
İlahi Manifesto: Evrensel İlkeler ve Değerler (TIKLA)

Babenız
Şuayip Altunterim
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol